Kapı Ağa Köprüsü, Mimar Sinan tarafından yapılan Osmanlı dönemi mühendislik harikalarından biridir. Roma Kayıkhanesi, antik Roma dönemine ait ve bölgedeki denizcilik faaliyetlerine dair bilgiler sunar. Beylikdüzü Antik Limanı, M.Ö. 4. yüzyıldan M.S. 10. yüzyıla kadar kullanılmış, denizcilik ve ticaret açısından büyük öneme sahiptir.
Değirmenburnu Feneri, denizcilerin yön bulmasını sağlar. Ayrıca Malik Ağa Çeşmesi ve Haramidere Av Köşkü, Osmanlı ve Bizans dönemlerinin izlerini taşıyan önemli yapılar olarak tarihi mirası yansıtır.
İçindekiler
Toggle1. Kapı Ağa (Haramidere) Köprüsü

Kapı Ağa (Haramidere) Köprüsü, tarihi boyunca önemli bir rol oynamış ve Osmanlı döneminin mühendislik harikalarından biri olarak kabul edilmektedir. Edirne’yi İstanbul’a bağlayan eski ticaret yolları üzerinde yer alan bu köprü, Mimar Sinan tarafından XVI. yüzyılda inşa edilmiştir. Kapıağa Köprüsü, dönemin ihtiyacına göre tasarlanmış ve zamanla önemli bir ulaşım noktası haline gelmiştir.
Köprünün yapısı, üç sivri kemerli gözden oluşur ve bu yapı, hem görsel hem de fonksiyonel açıdan dönemin mühendislik anlayışını yansıtır. Kapıağa Köprüsü, 69 metre uzunluğunda ve 6.20 metre genişliğindedir, bu da ona ulaşımı kolaylaştıran ve sağlam bir yapısal özellik kazandırır. Günümüzde de köprü, hem tarihi dokusuyla hem de mimari özellikleriyle büyük bir öneme sahiptir.
2. Roma Kayıkhanesi
Roma Kayıkhanesi, Beylikdüzü ilçesinin sahil kesiminde, Ambarlı Limanı’nın batısında yer alan ve Roma dönemine ait olduğu düşünülen bir yapıdır. Bu tarihi yapı, arkeolojik açıdan büyük bir öneme sahiptir. Uzmanlar, kayıkhanenin büyük bir kısmının hala toprak altında olduğuna inanmaktadır, bu da yapının daha fazla keşfedilmesini ve araştırılmasını mümkün kılmaktadır.
Gözle görülür kısmı, beş bölmeden oluşan bir yapıdan ibarettir. Bu bölmelerin kayıkhane olarak kullanıldığı, antik Roma döneminde su araçlarının depolandığı veya bakımının yapıldığı bir alan olarak işlev gördüğü düşünülmektedir. Kayıkhanelerin, özellikle limanlara yakın bölgelerde, denizcilik faaliyetlerini destekleyen önemli yapılar olduğu bilinir.
Roma Kayıkhanesi, Roma İmparatorluğu’nun denizcilik kültürü ve liman yapıları hakkında değerli bilgiler sunan bir örnek teşkil eder. Yapının toprak altındaki kısımlarının da kazılarla gün yüzüne çıkması durumunda, daha fazla tarihi bulguya ulaşılması ve Roma döneminin denizcilik faaliyetleri hakkında daha derinlemesine bilgi edinilmesi mümkün olacaktır.
3. Beylikdüzü Antik Limanı

Beylikdüzü, tarih boyunca farklı medeniyetler tarafından sürekli olarak yerleşim ve yaşam alanı olarak kullanılmış bir bölge olmuştur. Yapılan araştırmalar, bu bölgenin Paleolitik dönemde başladığı ve Antik dönemden Osmanlı İmparatorluğu’na, Cumhuriyet dönemine kadar süreklilik gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu da Beylikdüzü’nün tarihsel açıdan önemli bir yerleşim alanı olduğunu doğrulamaktadır.
Beylikdüzü’nde bulunan bazı önemli arkeolojik alanlar, bölgenin tarihsel önemini gösteren örneklerdir. Yarımburgaz Mağarası, Bathaonea Antik Yerleşimi, Anastasius Surları, Haramidere (Mimar Sinan) Köprüsü gibi yapılar, bölgenin çok eski dönemlerden itibaren insan yerleşimlerine ev sahipliği yaptığını göstermektedir. Ayrıca, Cumhuriyet dönemiyle ilgili olarak, Çatalca Vilayeti sınırlarında yer alan Anarşa (Gürpınar), Gardan (Kavaklı) ve Trakya (Yakuplu) köyleri de bu uzun süren yerleşim geçmişinin örneklerindendir.
Beylikdüzü’nün Sahil Mahallesinde bulunan ve antik kaynaklarda Beylikdüzü’nün Antik Limanı olarak bilinen yerleşim de bu tarihî sürecin bir parçasıdır. Yapılan yüzey araştırmaları, M.Ö. 4. yüzyıldan M.S. 10. yüzyıla kadar kullanılan bu liman yerleşiminin, bölgedeki denizcilik ve ticaret faaliyetlerine dair önemli ipuçları sunmaktadır. Ayrıca, Park Alanı içinde ortaya çıkarılan tarihi kalıntılar, Antik Liman yerleşimiyle yakın bir noktada bulunması ve benzer izler taşıması nedeniyle, bu kalıntıların aynı dönemde kullanılan başka bir yerleşim alanı olabileceğini düşündürmektedir.
4. Değirmenburnu Feneri

Değirmenburnu Feneri, Beylikdüzü ilçesinin Gürpınar sahilinde bulunan ve denizcilerin yön bulmalarına yardımcı olan önemli bir deniz feneridir. 18 Ekim 1963 tarihinde inşa edilen bu fener, denizciliğin güvenliği açısından kritik bir öneme sahiptir.
Fener, 10 deniz mili mesafeden görülebilecek kadar yüksek ve dikkat çekicidir. 8 metre yüksekliğinde olan fenerin, deniz seviyesinden yüksekliği ise 20 metredir. Bu yüksekliği sayesinde, özellikle gece saatlerinde denizde seyir yapan gemi ve tekneler için net bir rehberlik sağlar.
5. Beylikdüzü Rum Evleri
Rum Evleri, Beylikdüzü ilçesinin özellikle Gürpınar mevkiinde, Cumhuriyet öncesi dönemde Rumların yaşadığı bir bölgeyi temsil eder. O dönemde, bu bölge Türk nüfusunun azınlıkta olduğu bir yerleşim alanıydı ve Gürpınar, Rumların kültürel izlerini taşıyan önemli bir yerleşim yeri olarak bilinmektedir.
Cumhuriyet öncesinde bu bölgede yaşamış olan Rumlardan günümüze pek çok somut eser ulaşmamış olsa da, bazı Rum evleri hala ayakta durmaktadır.
6. Malik Ağa Çeşmesi
Malik Ağa Çeşmesi, Beylikdüzü ilçesinin Gürpınar mevkiinde bulunan tarihi bir yapıdır. Çeşmenin yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, mimari özelliklerinden dolayı Osmanlı Dönemi’ne ait olduğu düşünülmektedir. Osmanlı dönemindeki çeşmeler, genellikle su temini ve halkın su ihtiyacını karşılamak amacıyla inşa edilirdi, ancak aynı zamanda estetik ve sosyal fonksiyonları da vardı.
Malik Ağa Çeşmesi, bu dönemin tipik bir örneği olarak, bölgedeki önemli su yapılarından biridir. Çeşme, hem tarihi dokusu hem de mimarisiyle geçmişin izlerini taşır ve bölge halkı için tarihî bir değer taşımaktadır. Bu tür çeşmeler, sadece su temini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda Osmanlı dönemi kültürüne dair estetik bir anlayışın yansımasıdır.
7. Haramidere Av Köşkü
Haramidere Av Köşkü, Beylikdüzü ilçesinin Haramidere bölgesinde yer almaktadır. Tarihî olarak oldukça önemli bir yapıdır ve 11. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir. Bizans İmparatoru Romanos Diogenes tarafından yaptırılmış olan bu köşk, Bizans döneminin önemli yapılarından biridir.
Köşk, Avrupa ile Bizans’ı birbirine bağlayan Via Egnatia yolu üzerinde konumlanmaktadır. Via Egnatia, Roma İmparatorluğu’ndan Bizans’a kadar uzanan önemli bir yol ağıydı ve bu köşk, yolun stratejik noktalarından birine inşa edilmiştir. Bu nedenle köşk, hem ulaşım hem de bölgesel kontrol açısından önemli bir noktada yer alıyordu.
Haramidere Av Köşkü’nün en dikkat çekici özelliği, Beylikdüzü ve çevresinde avcılıkla ilgili faaliyetlerin yapıldığının güzel bir göstergesi olmasıdır. Köşk, bu bölgedeki avcılıkla ilgili tarihi izlerin somut bir örneği olarak öne çıkar. Ayrıca, yapının mimarisi ve konumu, Bizans dönemindeki avcılık ve aristokrat yaşam tarzını yansıtan önemli bir unsurdur.