Türkiye’nin ilk sualtı parkı olan Gökçeada Sualtı Milli Parkı, nadir deniz canlılarıyla ünlüdür. Kaşkaval Burnu, sıra dışı kaya oluşumlarıyla dikkat çekerken, Marmaros Şelalesi ve Tuz Gölü doğal güzellikleriyle keşfe değer yerlerdir.
Gökçeada’nın Rum köyleri, tarihi yapıları ve geleneksel mimarisiyle bilinir. Gökçeada Kent Müzesi, adanın kültürel yaşamını sergilerken, çamaşırhaneler geleneksel sosyal yapıyı yansıtır.
İçindekiler
Toggle1. Gökçeada Sualtı Milli Parkı

Türkiye’nin ilk ve tek sualtı parkı olan Gökçeada Sualtı Milli Parkı, 1999 yılında koruma altına alınmıştır. Adanın kuzeydoğusunda, Kaleköy ile Kuzu Limanı arasında yer alan bu özel alan, Akdeniz foku gibi nadir türler için önemli bir yaşam alanıdır. Park, kıyıdan 1 deniz mili uzunluğunda ve 200 metre genişliğinde bir bölgeyi kapsar. Zengin biyolojik çeşitliliğiyle dikkat çeken park, hem Akdeniz hem de Karadeniz’den gelen deniz canlıları için önemli bir geçiş noktasıdır.
Park, koruma amacıyla iki bölgeye ayrılmıştır: çekirdek bölge ve tampon bölge. Tampon bölge olarak belirlenen Yıldızkoy’da yüzme ve olta balıkçılığına izin verilirken, diğer alanlarda avlanmak yasaklanmıştır. Dalış yapmak isteyenlerin ise özel izin alması gerekmektedir. Bozulmamış doğası ve berrak sularıyla adeta bir su altı müzesi olan Gökçeada, deniz canlılarının üreme alanı olmasının yanı sıra dalış tutkunları için de cazip bir destinasyondur.
2. Kaşkaval Burnu (Peynir Kayalıkları)

Kaşkaval Burnu diğer adıyla Peynir Kayalıkları, üst üste dizilmiş peynir kalıplarını andıran sıra dışı kaya oluşumlarıyla dikkat çeker. Bu nedenle Peynir Kayalıkları olarak adlandırılan bu doğal yapı, Gökçeada’nın kuzeydoğusunda, Kuzu Limanı’nın doğusunda yer alır.
Ancak bu etkileyici kayalıkları görmek isteyenler, yalnızca denizden tekneyle ulaşım sağlayabilir. Karadan görünmeleri mümkün değildir.
3. Marmaros Şelalesi

Marmaros Şelalesi, Gökçeada’nın doğal güzelliklerini keşfetmek isteyenler için mükemmel bir duraktır. Dereköy’den Uğurlu yönüne giderken sağa ayrılan yoldan yaklaşık 7 kilometre ilerledikten sonra aracınızı bırakmanız ve patika bir yoldan yaya olarak devam etmeniz gerekmektedir. Ormanların içinde yer alan şelale, kış aylarında coşkun bir şekilde akar, ancak yaz aylarında su miktarı oldukça azalır. Bu alan, doğaseverler ve yürüyüş tutkunları için eşsiz bir deneyimdir.
Şelalenin yanı sıra, Gökçeada’nın diğer irili ufaklı şelaleleri de keşfedilmeyi beklemektedir. Adadaki tuz gölü, buharlaşma sonrası geriye kalan ince tuz tabakasıyla harika bir manzara oluşturur. Tuzun altındaki kükürt ve minerallerin sedef, romatizma gibi rahatsızlıklara iyi geldiği söylenir. Marmaros Şelalesi ve çevresi, şehir stresinden uzaklaşmak isteyenler için unutulmaz bir doğa molasıdır.
4. Gökçeada Tuz Gölü

Gökçeada’nın Aydıncık bölgesinde yer alan Tuz Gölü, eşsiz bir lagün ekosistemine sahiptir ve adanın en önemli sulak alanlarından biridir. Göl, bahar aylarında flamingolar başta olmak üzere pelikan, yaban ördeği ve kaz gibi birçok göçmen kuş türüne ev sahipliği yapar. Şiddetli rüzgarların oluşturduğu kum setlerinin deniz ve yağmur suyunu hapsetmesiyle meydana gelen göl, yaz aylarında buharlaşan suyun ardından geriye kalan ince tuz tabakasıyla büyüleyici bir yerdir.
Tuz gölünün altında bulunan çamur, zengin mineral içeriğiyle dikkat çeker. Yapılan analizlerde çamurun kuvars bileşiği yanında kükürt, sodyum, potasyum, kalsiyum gibi mineraller içerdiği tespit edilmiştir. Bu nedenle çamurun sedef, romatizma ve kireçlenme gibi rahatsızlıkları hafifletici etkilerinin olduğuna inanılır. Gökçeada Tuz Gölü, hem görsel hem de sağlık açısından eşsiz bir doğal hazinedir.
5. Gökçeada Rum Köyleri

Gökçeada, tarihi dokusu ve koruma altındaki mimarisiyle dikkat çeken Rum köylerine ev sahipliği yapmaktadır. Dereköy, Kale Köy, Tepeköy, Zeytinli ve Eski Bademli, adanın öne çıkan Rum köyleridir. Kentsel sit alanı ilan edilen bu köylerdeki yapılar, geleneksel taş işçiliği ve özgün mimari özellikleriyle korunmuş durumdadır.
İlçe merkezine 3 kilometre mesafedeki Zeytinli Köyü, bir yamaca kurulmuş ve tarihi dokusuyla ziyaretçileri ağırlamaktadır. Gökçeada’nın en büyük köylerinden biri olan Dereköy, 1800’lü yıllarda inşa edilen ve bugün hâlâ ibadete açık olan iki kiliseye sahiptir: Köyün girişindeki Hagia Marina Kilisesi ve çarşıda yer alan Koimesis Tis Theotokos Kilisesi.
Bu köyler, Gökçeada’nın Rum kültürüne dair izlerini yaşatan önemli merkezlerdir ve ziyaretçilerine hem tarih hem de doğayla iç içe bir deneyimdir.
6. Gökçeada Kent Müzesi

Gökçeada Belediyesi tarafından 1.5 yıllık bir çalışmanın ardından ziyarete açılan Gökçeada Kent Müzesi, adanın tarihine ve kültürel mirasına ışık tutmaktadır. Daha önce hamam olarak kullanılan, 44 yıllık ve iki katlı bir bina restore edilerek müzeye dönüştürülmüştür. Bu anlamlı dönüşüm, Gökçeada halkının bağışladığı ada yaşamına dair eserlerle zenginleştirilmiştir.
Müze, Gökçeada’nın ekonomik yaşamını, giyim kültürünü, eğitim tarihini ve gündelik hayatını yansıtan bölümleriyle ziyaretçileri adanın geçmişine yolculuğa çıkarmaktadır. Kılıç balığı avcılığı, süngercilik, arıcılık ve sabun üretimi gibi mesleklerle ilgili eserler ve fotoğraflar sergilenmektedir.
7.Gökçeada Çamaşırhaneler

Gökçeada’nın geleneksel yaşamında çamaşırhaneler önemli bir yer tutar. Her köyde, özellikle kadınların bir araya gelip çamaşır yıkadıkları ve aynı zamanda haberleşip yiyecek-içecek sundukları özel günler bulunurdu. Çamaşırhaneler, Anadolu’da “yunak” olarak da bilinir ve kadınların sosyal yaşamının bir parçasıydı. Bu alanlar, kadınların belirli günlerde bir araya gelerek çamaşır yıkadığı ve sonrasında da kendilerini yıkayarak dinlendikleri yapılar olarak tanımlanabilir.
Ada genelinde, her köyde birden fazla çamaşırhane bulunur. Çoğunlukla dikdörtgen planlı ve basit yapılar olan bu çamaşırhaneler, geleneksel yığma taş duvarlarla inşa edilmiştir. Çatılar, kiremit kaplı kırma çatılarla örtülüdür. İçeride ise çeşmeler, kazan ocakları, çamaşır tekneleri, sekiler ve nişler gibi unsurlar bulunur. Sular, açık kanallara akıtılır.
Dereköy’deki Hagia Panaghia Kilisesi yakınında yer alan çamaşırhane, bu geleneksel yapının anıtsal bir örneğini teşkil eder ve Gökçeada’nın tarihî yapılarından biridir.