Hierapolis Antik Kenti ve Yapılar – Pamukkale Gezi Rehberi

Hierapolis Antik Kenti, Pamukkale’nin hemen yanında yer alır ve bölgenin hem tarihi hem de doğal zenginliklerini bir arada sergiler. Çaldağı’nın güney eteklerinden çıkan kalsiyum oksit içeren suların oluşturduğu beyaz travertenlerin üzerine inşa edilen bu antik kent, geç Helenistik ve erken Hristiyanlık dönemlerine ait kalıntıları barındırmaktadır.

Denizli’ye sadece iki kilometre uzaklıkta bulunan Hierapolis, aynı zamanda şifalı suları ile de ünlüdür. Bu suların birçok rahatsızlığa iyi geldiği inanışı, binlerce yıldır bölgeye gelen ziyaretçileri cezbetmiştir.

Hierapolis’in kuruluşu, M.Ö. ikinci yüzyıla, Bergama Kralı ikinci Eumenes’e kadar uzanır. Kentin adının, Bergama’nın kurucusu Telephos’un eşi Heira’dan geldiği düşünülmektedir. Eski kaynaklara göre, Hierapolis metal ve taş işçiliği, dokuma kumaşları gibi sanatsal üretimlerle tanınmış bir kentti. Roma İmparatorluğu döneminde, Büyük Konstantin’in yönetimi altında Frigya bölgesinin başkenti olmuş, Bizans döneminde ise önemli bir Piskoposluk merkezi olmuştur.

Hierapolis, hem antik dönemlerin izlerini taşıyan kalıntıları hem de benzersiz doğasıyla UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır.

Frontinus Caddesi

Frontinus Caddesi, Hierapolis Antik Kenti’nin önemli yapılarından biridir ve kentin ana caddesini oluşturuyordu. M.S. birinci yüzyılda inşa edilen bu cadde, mimari özellikleriyle dikkat çeker. Caddenin genişliği 14 metre olup, kente giriş yapan ana kapı ile birlikte planlandığı düşünülmektedir. Caddenin ortasından, üstü monolit taşlarla örtülmüş bir kanalizasyon sistemi geçmektedir. Bu kanalizasyon, antik kentlerin mühendislik becerilerini ve altyapı anlayışını yansıtan önemli bir özelliktir.

Caddenin her iki kenarında ise toplam uzunluğu 170 metreyi bulan dükkanlar, depolar ve evler yer almaktadır. Bu yapılar, kentin ticaret hayatı ve sosyal yapısı hakkında bilgi verir. Frontinus Caddesi, sadece ticari değil, aynı zamanda toplumsal bir yoldu, kent halkının günlük yaşamını yansıtan bir alan olarak işlev görüyordu.

Hierapolis Agora

Hierapolis Agora, antik kentin en önemli ticaret ve sosyal alanlarından biri olarak karşımıza çıkar. M.S. 60 yılında meydana gelen büyük deprem, kenti büyük ölçüde tahrip etmiş ve bu olay, kentin yeniden inşa edilmesinde büyük bir etkiye sahip olmuştur. Deprem sonrasında, Frontinus Caddesi ile doğudaki tepenin yamaçları arasında kalan geniş bir alan, Hierapolis Ticaret Agorası olarak yeniden düzenlenmiştir.

Bu alan, depremden önce nekropolis (mezarlık alanı) ve atölye olarak kullanılıyordu. Yapılan kazılar, bölgedeki pişirme odaları ve keramik fırınlarını ortaya çıkarmıştır. M.Ö. ikinci yüzyıl ile M.S. birinci yüzyıla tarihlenen kabartmalı megara kaseleri de bu alanda bulunmuştur.

M.S. ikinci yüzyılda, bu geniş alanda Küçük Asya’nın en büyük agoralarından biri inşa edilmiştir. Agora, 170 metre genişliğinde ve 280 metre uzunluğunda olup, ticaretin ve sosyal etkileşimin merkezi olmuştur. Bu alanın inşası, Hierapolis’in büyüyen ekonomik gücünü ve kentteki ticaretin önemini yansıtır.

Hierapolis Tiyatrosu

Hierapolis Tiyatrosu
Hierapolis Tiyatrosu

Hierapolis Tiyatrosu, antik kentin en etkileyici yapılarından biri olup, büyük bir mimari ve kültürel öneme sahiptir. Tiyatro, dört ana ada üzerine inşa edilmiştir ve oldukça dikkat çekici bir yapıya sahiptir. Sahne yapısı ve oturma alanları ile antik tiyatroların tipik özelliklerini taşır.

Tiyatronun cavea (oturma alanı), dikey olarak iki kısma bölünmüş olup, bu bölüm diazoma adı verilen bir geçit ile ayrılmıştır. Cavea’nın dikey düzeni, dokuz cuneus (oturma grubu) ile oluşturulmuştur. Oturma alanı, Summa Cavea galerisi ile daha da belirgin hale getirilmiştir. Oturma düzeni, izleyicilerin tiyatroya olan ilgisini en iyi şekilde yönlendirecek biçimde inşa edilmiştir.

Apollon Kutsal Alanı

Apollon Kutsal Alanı, Hierapolis’in en önemli dini yapılarından biridir ve kentin en büyük tanrılarından biri olan Apollon’a adanmıştır. Bu kutsal alan, teraslar üzerinde yer almakta olup, her teras arasında mermer merdivenlerle bağlantı sağlanmaktadır. Kutsal alanın alt kısmındaki teras, Dor düzeninde inşa edilmiş mermer sütunlarla çevrilidir ve bu sütunlar alanın görkemini artırır.

Kutsal alanın podium kısmı, iç kısımdaki yapıyı destekler. İlk olarak bu yapı tapınak olarak tanımlanmış olsa da, sonradan yapılan araştırmalar ve kazılar sonucu kehanet merkezi olarak da kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Bu yapının en ilginç özelliklerinden biri, Plutonium adı verilen bir alanı kapsamasıdır.

Kuzey Roma Kapısı

Kuzey Roma Kapısı
Kuzey Roma Kapısı

Hierapolis kenti sur sisteminin önemli parçalarından biri olan Kuzey Bizans Kapısı, M.S. IV. yüzyıl sonlarına tarihlenmektedir. Bu kapı, kentin anıtsal girişini oluşturur ve Güney Kapı ile simetrik olarak yer alır. Yapı, devşirme malzeme kullanılarak inşa edilmiştir ve kare planlı iki kule ile desteklenmiştir. Kapının üst kısmında yer alan taşıyıcı arkhitrav üzerinde zarif bir kemer bulunur ve bu kemer haç motifi ile bezelidir.

Hristiyan sembolleri arkhitravın ön cephesinde yer alır. Kapı girişinin her iki yanında, antik kenti kötü etkilerden korumak amacıyla, apotropeik figürler bulunmaktadır. Bu figürler arasında arslan, panter ve gorgo başı gibi figürler yer alır. Bu figürler, daha önceki bir yapıda kullanılan ve günümüze ulaşan dört adet konsol ile birlikte yer alır.

Aziz Philippus Martriumu

M.S. 80’lerde Hristiyanlık öğretisini yaymak amacıyla Hierapolis’e gelen ve Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Philippus, burada çarmıha gerilerek şehit olmuştur. Bu nedenle kent, hem Pagan hem de Hristiyanlık dönemlerinde kutsal kabul edilmiştir.

M.S. 4. yüzyılda Hristiyanlık resmi din olduktan sonra, Aziz Philippus’un şehit olduğu yere bir şehitlik yapılmıştır. Sekizgen planlı bu yapı, dini ve ruhi tedavi merkezi olarak kullanılmıştır. Mermer kaplı alanda Aziz Philippus’un mezarının bulunduğu bu yapıya geniş merdivenlerle ulaşılır.

Güney Roma Kapısı

M.S. IV. yüzyılda inşa edilen Güney Roma Kapısı, Hierapolis’in sur sisteminin bir diğer önemli kapısıdır. Bu kapı, traverten bloklar ve mermer gibi devşirme malzemelerle inşa edilmiştir. Kuzey Kapısı’nda olduğu gibi, iki adet dörtgen planlı kule ile desteklenmiştir. Kapının üst kısmında yer alan monolit arşitrav, bir hafifletme kemeri ile şekillendirilmiştir. Ancak, bu kapı Kuzey Kapına göre daha alçak bir yapıya sahiptir. Kapının bulunduğu mekan, kuzeydeki kapıya göre daha düşük seviyede inşa edilmiştir. Bu yapı, Hierapolis’in Bizans Dönemi’ndeki savunma mimarisini ve kentin estetik anlayışını yansıtan önemli bir unsurdur.

Hierapolis Gymnasium

Hierapolis’teki önemli yapılarından biridir ve özellikle sütun dizisi ile dikkat çeker. Yapının gymnasium olduğunu belirten bir yazıtlı arkhitrav parçası da bu yapının amacını ortaya koymaktadır. Gymnasium, büyük bir avlu etrafında yer almakta olup, bu avluyu çevreleyen dar düzeninde bir portik bulunmaktaydı.

Yapının mimari özellikleri, M.S. birinci yüzyılda inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönemde Hierapolis, büyük bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyordu. Özellikle deprem sonrası yapılan yapılar arasında Apollon Tapınağı ve Frontinus Caddesi ile birlikte Gymnasium da yer almaktadır.

Hierapolis Ploutonium Kutsal Alanı

Antik kentteki en önemli ve mistik alanlardan biridir. Bu kutsal alan, yeraltı dünyasına geçişin simgesi olarak kabul edilmiştir ve antik dünyada “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak bilinmektedir. Mağara, termal suların ve karbondioksit gazının sızdığı bir bölge olup, Antik Çağ’da burada gerçekleşen olaylar büyük bir dini ve mistik öneme sahiptir. Hierapolis, pagan inançlarının hâkim olduğu bir dönemde, bu mağara nedeniyle “Kutsal Kent” olarak anılmaktadır.

Mağara etrafında, M.Ö. birinci yüzyıl ile M.S. üçüncü yüzyıl arasında inşa edilmiş büyük bir kutsal alan yer almaktadır. Ziyaretçiler, mağaranın içerisine kuşlar bırakıp, bu kuşların gazdan zehirlenerek ölümüne tanıklık ederlerdi. Bu, antik insanların bu yerin Tanrı Plouton ve eşi Persephone’nin hüküm sürdüğü yeraltı dünyasının girişi olduğuna inandığını gösterir. Cicero, İmparator Hadrian, Caracalla ve Filozof Damascius gibi ünlü ziyaretçiler, bu kutsal alanı ziyaret etmiştir.

Hierapolis Surlar

M.S. beşinci yüzyılda, Roma İmparatorluğu’nda kentlerin savunması büyük önem taşımaktaydı. Hierapolis de bu duruma dahil olarak, M.S. 396’da çıkarılan bir kanunla kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Bu surlar, kentteki halkın güvenliğini sağlamak amacıyla inşa edilmiştir.

Sur duvarları, dış tehditlere karşı koruma sağlamak için dönemin savunma stratejilerinin önemli bir parçasıydı.

Hierapolis Katedral

Hierapolis Antik Kenti’nin en önemli Hristiyan kült yapılarından biridir. Yapı, geniş bir plateiaya açılan narteks ve atrium ile giriş yapmaktadır. Sağdaki kapıdan, vaftiz mekanına geçiş sağlanır. Vaftiz mekanı, dörtgen planlı olup, apsisli bir yapıya sahiptir ve iç mekan, sütunlarla üç nefe ayrılmıştır. Apsisli bölümde, yuvarlak, mermer kaplama levhalı ve her iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer almaktadır. Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci bir sütun dizisi tarafından taşınmaktadır.

Apsis, iç kısmı yuvarlak, dış kısmı ise çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazlar ve piskopos için özel olarak inşa edilen synthronon (konsantrik merdiven) bulunmaktadır. Yapının planı, orta çağ onarımları ve M.S. altıncı yüzyılın birinci yarısına kadar tarihlenmesine olanak tanır. Bu yapı, Hierapolis’in Hristiyanlık dönemi açısından önemli bir dini merkez olduğunu ve mimarisinin gelişimini yansıttığını gösterir.

Paylaş:

Yorum Yaz

Üye Olmadan Yorum Yazın!