Konya, Çatalhöyük Neolitik Kenti, tarımın ve yerleşik hayatın ilk örneklerinden biri olarak MÖ 7400-6200 yılları arasına tarihlenir. Kilistra Antik Kenti, Helenistik ve Roma dönemlerine ait kalıntılarıyla dikkat çekerken, Beyşehir Kubadâbâd Sarayı, Selçuklu döneminin zarif bir örneğidir.
Fasıllar Hitit Kaya Anıtı, devasa kaya üzerine oyulmuş tanrı ve aslan figürleriyle etkileyici bir yapıdır. Eflatunpınar Hitit Su Anıtı ise suyun kutsallığını ve Hitit mühendisliğini yansıtır. Ereğli Müzesi, bölgenin tarihini Neolitik Çağ’dan Cumhuriyet dönemine kadar sergileyen nadir müzelerdendir.
Doğal güzellikler arasında, Beyşehir Gölü ve Leylekler Vadisi öne çıkar. Beyşehir Gölü, zengin yaban hayatı ve eşsiz manzarasıyla dikkat çekerken, Leylekler Vadisi her yıl binlerce leyleğe ev sahipliği yapar. Ayrıca, Kızkalesi Adası, tarihi kalıntıları ve kuş çeşitliliğiyle öne çıkan bir doğa harikasıdır. Konya’da gezilecek önemli 20 yer:
1. Mevlana Müzesi
Mevlana Müzesi, Hz. Mevlâna’nın türbesinin yer aldığı ve Mevlâna Dergâhı’nın bir parçası olan önemli bir mekandır. Türbe, Hz. Mevlâna’nın vefatından sonra, 1274 yılında inşa edilmiştir. Mevlâna Dergâhı’nın ilk yapıları, Hz. Mevlâna’nın türbesinin yanı başında kurulmuş bir tekkeyi içeriyordu. Ancak, bu erken dönem yapıları zamanla yok olmuş ve günümüze ulaşmamıştır. Mevlâna Dergâhı’nın mevcut yapıları, özellikle 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Bu yapılar arasında semâhane, mescit, dedegân hücreleri, mutfak ve şadırvan bulunmaktadır.
2. Beyşehir Kubadâbâd Sarayı
Beyşehir Kubadâbâd Sarayı, Konya ilinin Beyşehir ilçesinde, Beyşehir Gölü çevresinde yer alır. Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından, 1236 yılında, gölün çevresinin güzelliğinden etkilenerek yaptırılmıştır. Sultan Keykubad, sarayın inşasını av emiri ve mimarbaşı olan Vezir Sadeddin Köpek’in denetiminde ve kendi çizdiği kroki doğrultusunda gerçekleştirmiştir.
Kubadâbâd Sarayı, Selçuklu döneminin önemli yapılarından biri olarak bilinir ve günümüze ulaşabilmiş tek Selçuklu saray yapısıdır. Saray, Keykubad’ın emriyle inşa edilmiştir ve Selçuklu saray mimarisinin güzel bir örneğidir.
Sarayın inşası sırasında, çevresinde bir şehir kurulması da emredilmiştir. Bu nedenle Kubadâbâd, sadece bir saray değil, aynı zamanda bir şehir olarak da tasarlanmıştır. Ancak, zamanla şehir ve saray yapıları büyük ölçüde tahrip olmuş ve günümüze sadece bazı kalıntılar ulaşabilmiştir.
3. Çatalhöyük Neolitik Kenti
Çatalhöyük Neolitik Kenti, tarih öncesi dönemin en önemli arkeolojik alanlarından biridir ve insanlık tarihinin önemli evrelerinden biri olan yerleşik yaşama geçişin izlerini taşıyan bir yerdir. Güney Anadolu Platosu’nda yaklaşık 14 hektarlık bir alan üzerine yayılmış olan bu antik kent, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi sosyal değişimlerin yaşandığı bir bölgeyi temsil eder.
Çatalhöyük, iki höyüğün oluşturduğu bir kompleks olarak bilinir. Bunlardan daha uzun olanı Doğu Höyüğü’dür. Doğu Höyüğü, MÖ 7400 ile 6200 yılları arasına tarihlenen 18 Neolitik yerleşim katmanından oluşmaktadır. Bu katmanlar, yerleşimin zaman içindeki gelişimini ve sosyal organizasyonunu anlamamıza yardımcı olur.
Çatalhöyük’ün bu kadar önemli olmasının sebeplerinden biri, yerleşim düzeninin ve yaşam tarzının oldukça farklı ve ilginç olmasıdır. Evler, birbiriyle bitişik olarak inşa edilmiş ve çoğunlukla çatılardan giriş sağlanmıştır. Ayrıca, bu kentte yapılan kazılar, taş devrinin günlük yaşamı, sanatı ve dini ritüelleri hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Bu eşsiz arkeolojik alan, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta ve Neolitik Çağ’ın önemli bir temsilcisi olarak büyük bir bilimsel ve kültürel değere sahiptir.
4. Eflatun Pınarı
Eflatun Pınarı, Hititler dönemine ait kutsal bir su anıtıdır ve Konya’nın Beyşehir ilçesine yaklaşık 22 kilometre uzaklıktadır. Eflatun Pınarı, Hitit döneminin su ve doğa ile olan ilişkisini ve bu dönemdeki dini inanışları yansıtan önemli bir yapıdır. Pınar, hafif dalgalı bir bölgede kalkerden oluşmuş bir yassı tepenin eteğinden doğar ve yaklaşık yüz metrekarelik bir alandan kaynar. Bu doğal su kaynağı, antik dönemlerde kutsal kabul edilmiştir.
Anıtın yapısı, göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran tanrıları tasvir eder. Bu nedenle, su anıtı sadece bir su kaynağı değil, aynı zamanda dini ve kültürel bir önem taşır. Anıtın tasarımı, Ereğli’deki meşhur İvriz Kabartması ile benzerlikler gösterir. Eflatun Pınarı’ndaki en dikkat çekici yapı, kuzeydeki muazzam abide olup, 7 metre eninde ve 4 metre yüksekliğindedir. Bu abide, 14 büyük taştan yapılmıştır ve pınara doğru bakacak şekilde konumlandırılmıştır.
5. Vasada Antik Kenti
Vasada Antik Kenti, Konya’nın Seydişehir ilçesine bağlı Bostandere Beldesi’nin yukarı kısmında yer alır. 1969 yılında, bir su deposu yapımı sırasında tesadüfen bulunan bu antik kentteki kazı çalışmaları, yaklaşık iki yıl süren ilk araştırmalar sonucunda küçük bir kısmı gün yüzüne çıkarılmıştır.
Vasada Antik Kenti’nin en dikkat çekici yapılarından biri, Roma Dönemi’ne ait olan ve yaklaşık 3 bin kişi kapasiteli antik tiyatrosudur. Bu tiyatro, Roma döneminin tipik tiyatro yapılarından biridir ve bölgenin tarihî ve kültürel mirası açısından büyük bir öneme sahiptir.
6. Kilistra Antik Kenti
Kilistra Antik Kenti, Konya’nın 45 kilometre güney-batısında, Meram ilçesine bağlı Hatunsaray Beldesi Gökyurt Köyü sınırlarında yer alır. Helenistik ve Roma dönemlerinde önemli bir yerleşim yeri olan bu antik kent, Erken Hristiyanlık Dönemi’nde hızla büyüyerek Kapadokya benzeri bir mimarî doku kazanmıştır.
Kilistra, tarihî Kral Yolu (Via Sebaste) üzerinde bulunur ve stratejik bir öneme sahiptir. Roma İmparatorluğu’nun güney uçlarında, İmparator Augustus tarafından askerî koloni olarak kurulan beş merkezden biridir. Kilistra, bu dönemde askeri ve ticari açıdan önemli bir merkez olmuş ve bu nedenle şehirde çeşitli yapılar ve kalıntılar bulunur.
7. Akşehir Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
Rüştü Bey Konağı, 1992 yılında başlanan onarımların ardından 5 Temmuz 2007 tarihinde “Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır. Bu konak, özgünlüğünü günümüze kadar koruyarak tarihî ve kültürel bir değer taşır. Konağın mimarisi, ikiz ev plan tipine göre yapılmış olup, bodrum katı ve iki ana katı içerir. Giriş katı, idari birim olarak kullanılmakta ve toplamda 6 oda bulunmaktadır.
8. Fasıllar Anıtı
Fasıllar Anıtı, Konya’nın Beyşehir İlçesi’ne bağlı Fasıllar Köyü’nün güneyindeki bir tepecikte yer alır ve dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir. Hititler dönemine tarihlenen bu anıt, 2.25 x 2.75 x 8.30 metre boyutlarında ve 72 ton ağırlığında bir kayanın yüzeyine oyulmuştur. Anıt, üst üste iki Tanrı figürü ve alttaki Tanrı’nın iki yanında bir çift aslan kabartmasından oluşur. Büyük Tanrı’nın bir dağ tapınağında iki arslan arasında tasvir edildiği bu yapıt, Hitit döneminin kutsal ve anıtsal sanat anlayışını yansıtır.
9. İnce Minare Müzesi
İnce Minare Müzesi, Selçuklu mimarisinin tipik örneklerinden biri olan bir medresedir. Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus’un emriyle, Vezir Sâhib Atâ Fahreddin Ali tarafından 1258-1279 yılları arasında yaptırılmıştır. Mimar olarak Keluk b. Abdullah görev almıştır. 1956 yılında müze olarak açılan yapı, günümüzde Beylik, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait taş ve ahşap eserleri sergilemektedir. İnce Minare Müzesi, tarihî eserlerin korunması ve sergilenmesi açısından önemli bir kültürel mekândır.
10. Zazadin Hanı
Zazadin Hanı, Konya ile Aksaray arasındaki tarihi kervan yolunda, Tömek Köyü yakınlarında yer alır. Yapı, doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir oturum alanına sahiptir ve avlu ile kapalı/barınak bölümlerinden oluşan iki ana yapı kütlesinden oluşur. Dış cephe duvarları, çokgen, kare ve silindirik planlı payanda ve köşe kuleleriyle desteklenmiştir. Bu kuleler ve payandalar, cepheyle aynı yükseklikte olup, dışa taşkın prizmatik bir görünüm sunar. Cephe duvarlarında kullanılan devşirme taşlar ve taşçı işaretlerinin yoğunluğu, yapının dikkat çeken özelliklerindendir.
11. Beyşehir Gölü
Beyşehir Gölü, Konya’nın Göller Yöresi’nde yer alır ve Türkiye’nin en büyük tatlı su gölüdür. Göl, yaban hayatı, doğal güzellikleri ve tarihi değerleri ile öne çıkar. Mavi rengi, çeşitli adaları, kumsalları, karstik mağaraları ve bozulmamış bitki örtüsü ile ülkemizin en güzel göllerinden biridir. Güney ve kuzey kıyıları sığ olup, en derin noktası 10 metreyi bulur. Göldeki balık türleri arasında sazan, levrek, kadife, akbalık ve aynalı sazan bulunur. Beyşehir Gölü, hem doğal hem de ekolojik açıdan büyük öneme sahiptir.
12. Kızkalesi ve Adası
Kızkalesi ve Adası, Anadolu’nun önemli kuş cennetlerinden biridir. Manyas Kuş Cenneti’nden sonra Türkiye’nin ikinci büyük kuş cenneti olarak bilinir. Kızkalesi Adası, Anadolu Selçukluları döneminde Kubad-Abad’ın haremliği ve tersaneliği olarak kullanılmıştır. Adada günümüze ulaşan kalıntılar arasında harçlı duvar yıkıntıları, sur ve saray kalıntıları yer alır. Ada, zamanla 230’dan fazla kuş türüne ev sahipliği yaparak “kuş cenneti” olarak anılmaktadır.
13. Konya Ereğli Müzesi
Konya Ereğli Müzesi, Konya’nın Ereğli ilçesinde yer alan ve bölgenin tarihî zenginliklerini koruyan önemli bir müzedir. Müzenin inşasına 1967 yılında başlanmış ve 1978 yılında tamamlanarak ziyarete açılmıştır.
1977 yılına kadar Konya Müzesi’ne bağlı bir memurluk olarak hizmet veren Ereğli Müzesi, 1978 yılında bağımsız bir müdürlük haline getirilmiştir. Bu bağımsızlık, müzenin kendi başına operasyon yapabilmesini ve koleksiyonlarını daha etkin bir şekilde yönetmesini sağlamıştır.
Ereğli Müzesi, Neolitik Çağ’dan Cumhuriyet Dönemi’ne kadar olan geniş bir zaman dilimini kapsayan sergiler sunar. Bu özelliği, Anadolu’daki ender müzelerden biri olmasını sağlar. Müze, bu tarihî sürekliliği sayesinde ziyaretçilere bölgenin uzun bir tarih perspektifi sunar ve çeşitli dönemlere ait eserlerle zenginleştirilmiş koleksiyonunu sergiler.
14. Ruzbe Hanı
Ruzbe Hanı, Konya’nın Selçuklu ilçesinde, Konya-Ankara karayolu üzerinde yer alır ve günümüzde turistik tesis olarak kullanılır. Han, kuzey-batı ve güney-doğu yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir yapı olup, ana cephesi dışında simetrik olarak yerleştirilmiş çokgen ve yarı dairesel payandalar ile kare planlı payandalar içerir. Yan ve arka cephelerin köşelerinde çokgen prizmal köşe kuleleri bulunur. Bu yapılar, hem estetik hem de yapısal sağlamlık sağlar. Ruzbe Hanı, Selçuklu döneminin mimari özelliklerini yansıtan ve ziyaretçilere tarihî bir atmosfer sunan önemli bir yapıdır.
15. Karapınar Meke Krater Gölü
Karapınar Meke Krater Gölü, Konya’nın Karapınar ilçesinin 8 kilometre güneydoğusunda yer alır. Bu eşsiz göl, dünyada benzeri bulunmayan bir krater gölü olup, çift patlama sonucu oluşmuştur. Panoramik görüntüsü ve jeolojik yapısı ile dikkat çeker. Ayrıca, göl çevresinde çeşitli kuş türlerinin yaşadığı bu bölge, doğa severler ve fotoğrafçılar için büyük bir cazibe merkezidir. Meke Krater Gölü, doğal güzellikleri ve ekosistem çeşitliliği ile bir tabiat harikası olarak öne çıkar.
16. Konya Tropikal Kelebek Bahçesi
Konya Tropikal Kelebek Bahçesi, Türkiye’nin ilk kelebek bahçesi ve Avrupa’nın en büyük kelebek uçuş alanına sahip olan Konya Tropikal Kelebek Bahçesi, 2015 yılında ziyarete açılmıştır. 7.200 m² kullanım alanına sahip olan bahçe, ziyaretçilerine büyüleyici bir deneyim sunmaktadır. İki ana bölümden oluşan bahçede, 3.500 m²’lik bir gezi alanı bulunur; burada Kelebek Uçuş Alanı ve Böcek Müzesi yer almaktadır.
17. Kuruçeşme Hanı
Kuruçeşme Hanı, Konya-Beyşehir güzergahında yer alır ve aynı zamanda Hanönü Hanı olarak da bilinir. Yapı, doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir oturum alanına sahiptir ve avlu ile kapalı/barınak bölümlerinden oluşur. Hanın doğu cephesinin ortasında, cepheyle uyumlu olarak tasarlanmış, sivri kemerli bir göz şeklinde açılan taçkapısı yer alır.
Bu kapı, yapıdaki önemli giriş alanını oluşturur ve yapının estetik görünümüne katkıda bulunur. Kuruçeşme Hanı, geleneksel Selçuklu mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan ve tarihi bir önem arz eden bir yapıdır.
18. Kubad-Abad Sarayı
Kubad-Abad Sarayı, günümüze ulaşabilmiş tek Selçuklu saray yapısıdır ve I. Alaaddin Keykubad’ın (1220-1236) emriyle inşa edilmiştir. Beyşehir Gölü’nün yanında ve Anamas Dağları’nın eteklerinde yer alır. 1980’den itibaren kazı çalışmaları yapılmaktadır. Saraydan günümüze, göz kamaştırıcı çiniler ve saray kalıntıları kalmıştır. Çinilerde av eğlenceleri, büyülü inançlar, sultan, ileri gelenler ve hizmetkârlar tasvir edilmiştir. Bu nadide çini eserler, başta Karatay Müzesi olmak üzere Konya’daki çeşitli müzelerde sergilenmektedir.
19. Eşrefoğlu Camii
Eşrefoğlu Camii, 1296-1299 yılları arasında Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılmıştır. Camii, anıtsal taç kapısı, eşsiz mihrap ve minberi ile dikkat çeker. Mihrap, çini mozaikle kaplı olup, 4.58 metre genişlik ve 6.17 metre yüksekliği ile Konya çevresindeki diğer çinili mihraplardan daha büyüktür. Minber ise tamamen ceviz ağacından yapılmış olup, üstün işçilik ve zengin süslemeleri ile öne çıkar. Ayrıca, camii mimarisi, ağaç işçiliği ve çini işçiliği açısından bir cami-müze niteliğindedir.
20. Leylekler Vadisi
Leylekler Vadisi, Beyşehir Gölü kıyısında yer alır ve bölgenin en önemli mesire alanlarından biridir. Yeşildağ mahallesinde bulunan bu vadi, coğrafi güzellikleriyle dikkat çeker. Her yıl ilkbaharda, binlerce leyleğin gelip yuva yaptığı bu bölge, doğa ve hayvan severler için cazip bir ziyaret noktasıdır. Leylekler Vadisi, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra, leyleklerin muazzam göç ve yuvalama dönemleriyle de ünlüdür.